03 Ocak 2014

FOTOĞRAFÇILIK TÜYOLARI

GÖZLERİNİN İÇİNE BAKIN

Fotoğrafını çekeceğiniz obje ile direkt göz teması sağlamanız, tıpkı gerçek ha­yatta olduğu kadar önemlidir. Birisinin fotoğrafını çekeceğiniz zaman fotoğraf makinenizi o kişinin göz seviyesine ge­tirerek fotoğraf çekmeye özen gösterin. Bu sayede yüz ifadelerini tam olarak yakalayabileceksiniz. Her zaman için çekilen kişinin direkt objektife bakma­sı gerekli değildir ama aynı hizada ol­mak çoğu zaman en doğru yaklaşım­dır. Özellikle çocukların fotoğraflarını çekerken aynı göz hizasında olmaya çok özen gösterin. Yere çömelerek ken­dinizi aynı hizaya getirmeye çalışın. Hatta gerekirse emekleyen bir bebeği yere yüzüstü uzanarak bile çekebilirsi­niz. Aynı durum hayvanların resimleri­ni çekerken de geçerlidir. Köpeğinizin resmini kendi göz hizanızdan çekerse­niz elde ettiğiniz görüntü tatmin edici olmayacaktır. Onun yerine çömelerek onunla aynı hizaya gelin. Bu sayede kö­peğiniz size adeta poz verecektir.


SADE BİR ARKA PLAN SEÇİN

Resmini çekeceğiniz obje ile arka plan arasındaki ilişki çok önemlidir. Koyu bir zemin üzerindeki koyu renk bir ob­jenin sınırları net olarak anlaşılamaya-caktır. Tabi ki gölgeler de silikleşecektir. Bu da fotoğraftaki derinlik hissini azal­tacaktır. Ya da tam tersi olarak açık
renkli bir objenin fotoğrafını koyu renk­li bir zemin kullanarak çekebilirsiniz. Koyu ya da açık renkli olsun, arka pla­nın desenli olması da sizi rahatsız edebi­lir. Onun yerine doku ve desen taşıma­yan arka planlar tercih etmeye çalışın.


GÜN IŞIĞINDA DA FLAŞ KULLANIN

Çoğu kimse flaşın sadece karanlıkta kullanılması gerektiğini sanır. Ancak flaş kullanımının önemli bir yeri vardır. Parlak güneş ışığı istenmeyen derin gölgeler oluşturabilir. Özellikle de yüz ve ifadelerin kaybolmasına neden olabilir. Bu yüzden parlak güneşli günlerde gün ışığı tam arkanızdan gelmediği sürece flaş kullanmalısınız. Ayrıca bulutlu günlerde veya havanın çok aydınlık olmadığı zamanlarda da flaş kullanmayı ihmal etmemelisiniz
OBJENİZE YAKLAŞIN

Arka planın vurgulanmasına gerek duymadığınız durumlarda fotoğrafını çekeceğiniz objeye mümkün olduğunca yaklaşmaya çalışın. Bu şekilde çok daha fazla detay elde edebilirsiniz. En ince yüz hatlarını ve çizgileri görebilirsiniz. Eğer canlı bir objeyi resimlemi­yorsanız da yakınlaşarak o nesnenin dokusunu yakalayabilirsiniz. Ancak objenize çok yaklaşmamaya dikkat edin. Çoğu amatör fotoğraf makinesi (point & shoot) objeye ortalama bir adım mesafe yaklaşmaya izin verir. Daha fazla yaklaşacak olursanız fotoğ­raf bulanık çıkacaktır. Fotoğraf maki­nelerinin LCD ekranları çok küçük ol­duğundan çekilen resimler bulanık olsa bile net görünebilmektedir. Bu yüz­den resmi çektikten sonra net oldu­ğundan emin olmak için resmi büyüt­me kullanarak kontrol edebilirsiniz...
ODAĞI KİLİTLEYİN

Özellikle hareketli objelerin resimleri­ni çekerken odaklamayla zaman kay­betmek oldukça can sıkıcı bir durum­dur. Zaten çoğunlukla otomatik ma­kineler hızla hareket eden bir cisme odaklamakta çok zorlanırlar ve genel­likle başarısız olurlar. Sizin yapmanız gereken şey belirli bir mesafeye maki­nenizi odaklamanızdır. Örneğin hızla geçen bir arabanın resmini çekmek is­tiyorsanız, resmi çekmek istediğiniz noktayla aynı uzaklıkta bir noktaya odaklamalısınız. Bu bir trafik lambası veya yoldan geçen başka yavaş bir araç olabilir. Bu odaklamayı deklan şöre yarım basarak sağlayabilirsiniz. İstediğiniz bölgeye odaklamayı sağla­dıktan sonra tek yapmanız gereken şey araba oradan hızla geçerken dek­lanşöre tam basmaktır. Ancak aynı noktadan birçok hızlı araba geçecekse her seferinde deklanşöre yarım basma yöntemiyle bir yere varamazsınız. Bu durumda yapmanız gereken; odak ki­litlemektir (focus lock). Ne yazık ki bu fonksiyon çoğu amatör fotoğraf makinesinde bulunmamakta.
FLAŞINIZIN MENZİLİNİ BİLİN

Makinelerin üzerinde gelen flaşlar çok güçsüz flaşlardır ve ancak bir ila iki metreye kadar aydınlatma sağlayabilir­ler. Dolayısıyla karanlıkta flaş kullana­caksanız objenize yakın olmaya özen gösterin. Ancak çok yakın olmanız da çok fazla yansımaya ve parlamaya ne­den olur. Bu yüzden flaşınızın özellik­lerine iyi öğrenmeli ve en uygun mesa­feyi kullanmalısınız. Artık üst seviyeli amatör fotoğraf makinelerinde de fla­şın gücünü ayarlamaya yarayan bir se­çenek bulunuyor. Genellikle -2.0v ve +2.0v arasında değişen değerler kulla­narak istenilen optimum flaş gücünü sağlayabilirsiniz. Ayrıca kimi makine­nin üzerinde daha kuvvetli flaşların ta­kılmasına izin veren aksesuar ayağı (hot shoe) mevcuttur. Bu sayede daha uzak mesafelere ışık ulaştırılabilir

IŞIĞA DİKKAT EDİN

Her fotoğrafta objeden daha da önemli olan öğe ışıktır. Işık her fotoğ­rafın görüntüsünü tamamen değiştire­bilir. Işığın rengi, geliş açısı ve şiddeti resim üzerinde önemli etkiler bırakır. Özellikle dış mekan çekimlerinde ışı­ğın şiddetini ve rengini ayarlamak gibi bir şansınız özel ekipman kullanmadı­ğınız sürece pek mümkün değildir. Ancak ışığın geliş açısıyla oynayabilir­siniz. Tabi güneşin yerini değiştirme­niz mümkün olamayacağından dolayı ya siz, ya objeniz ya da her ikiniz bir­den yerlerinizi değiştirerek uygun bir açı sağlayabilirsiniz. Kimi zaman ışık ve gölge oyunlarıyla resimlerinize de­rinlik katabilirsiniz. Aslında ışığın kuvvetini ve rengini de o an için değiş­tirme şansınız olmasa da uzun vadede değiştirebilme şansınız vardır. Bir ob­jenin resmini öğle güneşinde çektikten sonra bir de akşam üzeri güneş batar­ken veya havanın bulutlanmasını bek­ledikten sonra çekebilirsiniz

DİKEY RESİMLER DE ÇEKİN

Alışkanlıktan olsa gerek çoğu fotoğ-rafsever sadece yatay fotoğraflar çek­meyi tercih etmekte. Oysa kimi zaman dikey fotoğraf çekmek çok daha güzel ve etkileyici sonuçlar doğurabilir. Ör­neğin bir kulenin veya deniz fenerinin fotoğrafını çekerken dikey olarak çe­keceğiniz bir fotoğraf çok daha fazla detay yakalamanızı sağlayacaktır. An­cak bu sadece dikey fotoğraf çekmek iyidir anlamına da gelmiyor. Hem ya­tay hem de dikey fotoğraflar çekerek farklı kompozisyonlar elde edebilir, bu sayede farklı nitelikte fotoğraflar çekebilirsiniz.

OBJENİZİ ORTALAMAYIN

Dijital fotoğraf makineleri - özel ayar­lar yapılmadığı takdirde - ekranın or­tasındaki alana göre netleme yaparlar Bu yüzden çoğu kullanıcı resmini çek­mek istedikleri objeyi ekranın ortasın­da tutmaya çalışır. Ancak resmin tam ortasında bir obje bulunmasından zi­yade resmin sağında veya solunda ol­ması çoğu zaman için daha caziptir. Bu sayede fotoğrafta daha fazla detay bu­lunacak ve aynı zamanda da resim bir derinlik kazanacaktır. Fakat bu du­rumda makine otomatik olarak orta­daki alana odaklama yapacağından is­tediğiniz objeler net olmayacaktır. Bu­nu engellemek için önce odaklamak is­tediğiniz obje üzerindeyken deklanşöre yarım basarak odaklamayı sağlamalı, daha sonra da fotoğraf makinenizi

Diyafram ve Enstantane

Dijital fotoğraf makineleriyle çekim yaparken sensör üzerine düşecek ışık miktarı oldukça önemlidir. Eğer sen­sör üzerine çok fazla ışık düşecek olursa, kötü bir sonuç alınması ka­çınılmazdır. Bu sebeple yakalanacak kare için en iyi sonucu elde etmek, sensör üzerine düşecek ışık miktarı­nın ayarlanmasından geçer. Fotoğraf makinesinin düğmesine basıldığında içeri alınacak ışık miktarı kontrol edi

Fotoğrafçılık Tüyoları

Çerçeveyi Doldurmak
Fotoğrafçılık çerçeveyi doğru biçimde doldurmaktır.ne çekeceğiniz tamamen sizin kişisel tercihlerinize kalmış ancak nasıl çekeceğiniz ve nasıl farklılaştırabileceğiniz çok önemli. Belki binlerce kez çekilmiş olan bir anıtı, boğaz köprüsünü, bir kuşu vs çekebilirsiniz, işte bu noktada kendini­ze sormanız gereken soru şu: Bu resmi farklı kılacak olan nedir? insanlar, sık sık gördüklerinden zi­yade, göremedikleri ayrıntıları, farklı bakış açılarını görmeyi daha çok isterler. Mesela çok bilindik bir mekanın fotoğrafını çekerken daha farklı açılar kul­lanmaya çalışın (örneğin bir köpeğin bakış açısın­dan aktarmak için yere yakın mesafeden çekebilir­siniz). Bir binanın tümünü çekmek yerine binadaki tek bir ayrıntıya odaklanabilirsiniz (minare ucu, kapı tokmağı, pencere çerçevesi, binadaki çatlak vs).

Bir Bölü Uç

Fotoğrafçılıkta bir diğer önemli husus ise bir bolü üç kuralıdır. Ne yazık ki bir çok kişi, fotoğrafta asıl odaklanmak istediği nesneyi veya kişiyi karenin tam or­tasına kondurur. Eğer profesyonel bir fotoğrafçı ol­mak istiyorsanız, bir bolü üç tekniğini uygulayın. Yani odaklanmak istediğiniz objenin ana kısmını çer­çevenin bir bolü üçüne yerleştirin. Mesela bir port­re resimde (vesikalık), gözler resmin üstten bir bolü üç kısmında olmalıdır. Aynı şekilde açık alandaki çekimlerde çektiğiniz kişiyi resmin sağ veya soldaki bir bolü üçüne yerleştirerek hem ufku, hem gökyüzünü de çerçeve içerisine katabilirsiniz.

Işığın konuya düşme durumuna göre daha başarılı fotoğraflar çekmek için bazı öneriler:

Hangi Saatlerde Fotoğraf Çekmeli: Başarılı fotoğrafların temel kriteri, o fotoğrafın çekim saatiyle doğrudan ilgilidir. Açık bir günde çekilecek fotoğraflara ait sonuçlar saat be saat değişir. Gelin bu sonuçları değerlendirelim:
Sabah ve akşam saatleri, fotoğrafçıların en çok sevdiği saatlerdir. Gün doğmadan, doğadaki ışık çok yumuşak ve gölgeler yok denecek kadar azdır. Açık bir günde o saatte çevre gri mavi tonunda olacağından fotoğraflarımız gizemli ve romantik bir havaya bürünecektir. Güneş doğarken ışığın rengi derhal ısınacak, uzun gölgelerin yanında ortalığın rengi sarı ve turuncu bir tona dönüşecektir. Güneş ufukta biraz yükseldikten sonra ışık güçlenecek ve yavaş yavaş mavi tonlar hakim olmaya başlayacaktır. Güneş doğduktan iki üç saat sonra normal gün ışığı artık gelişmiştir ve ideal fotoğraf çekme saatleri başlamıştır. Bu saatlerde hem güneş ışınları yatık gelecek, hem de renkler en doğru sonucu verecektir. Güneş tepede iken çekim yapmayı bırakıp, başka şeylerle ilgilenmek en doğru olacaktır. Özellikle yaz mevsimlerinde dik gelen ışınlar hem gereksiz kontrasa yol açacak, hem yüzlerde ve mekanlarda rahatsız edici gölgelere neden olacaktır.
Kışın saat 15.00- 16.00, yazın ise 17.00-18.00 arası güneş yine ufka yaklaşacağından gölgeler uzayacak renkler sarı ve turuncuya kaçacaktır. Bu tonlar günbatımı fotoğrafları için idealdir. Ama bu saatte bir portre ve ya herhangi bir nesne fotoğrafı çekiyorsak oluşacak sarı tonlar rahatsız edici olabilir. O zaman da renk düzenleyici filtrelerle (mavi seriden) bu sonucu gidermemiz gerekecektir. Gün batımında unutmamamız gereken özelliklerden biri de gölgede kalan şeylerin siyah çıkacağıdır. Su özellikten yararlanarak bu lekeleri bilinçlice kullanıp başarılı siluet fotoğrafları elde edebiliriz.
Gün batımından sonda da doyumsuz fotoğraflar çekmek mümkündür, özellikle deniz ve göl sularında oluşan tonlar, gökyüzünde meydana gelen kızarmalar, hafiften başlayan cadde ve sokak aydınlatmaları farklı fotoğrafların ipuçları olabilir. Unutmamamız gereken bir nokta daha: Gece fotoğraflarında gökyüzününü parlement mavisi şeklinde yakalamak istiyorsak gün batımından sonraki karanlığın ilk saatlerinde çekim yapmalıyız.
Kapalı havalarda çekilen fotoğraflar genellikle ışık ve renk açısından tat vermez. Bu havalarda manzara fotoğrafı çekmekten kaçınalım ve ya elden geldiğince gök yüzünü fotoğrafımıza katmayalım. Kapalı havalar ışığı filtreden geçirip gölgeleri yok ettiği için portre fotoğrafları için uygundur. Parçalı bulutlu havalar ise fotoğrafçıya sürpriz görüntüler verebilir. Küme küme bulutlar fotoğrafımıza renk ve estetik katacağı gibi, bulutlardan süzülen ışıkların ani aydınlatmaları bizlere doyumsuz manzaralar sağlayacaktır. Özellikle yağmur sonrası açan havalara dikkat! Ummadık anda bir gök kuşağı karşınıza çıkabilir.

Işığın Yönü: Fotoğraf çekerken ışığın özelliği kadar yönünün de çok önemli olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. İlk fotoğrafa başlayanlar içir ışığı arkaya almaları uyarısında bulunulur. Bu durum doğrudan fotoğraflar için geçerlidir. Çünkü konu ne kadar iyi aydınlanırsa alacağımız sonuç ta o kadar iyi olur. Fakat farklı fotoğraflar çekmek, eserimize ışığın tonlarını, gölgesini hatta yansımasını katmak istiyorsak ışığın her yönü bizim için önemli olur. Yandan gelen ışık yaratacağı yarım gölge nedeniyle güzel tonlar yaratır, karşıdan gelen ışık bize doyumsuz siluet fotoğrafları çekmemize yarar. (Karşıdan gelen ışığı çekmenin büyük dikkat isteyeceğini de unutmayalım.) Özelikle parlak yüzeylerde ve toz bulutlarında yansıyan ters ışık bize eşsiz kompozisyonlar yaratabilir

BURAYA KADAR ÖĞRENDİKLERİMİZ IŞIĞINDA BİR FOTOĞRAF ÇEKELİM

a) Çekeceğimiz konunun kararını verelim (neyin fotoğrafını, nasıl çekelim?) Çekeceğimiz konuya göre bilinçli film seçip makinemize takalım. Filmimizin asa değerini ayarlamayı unutmayalım.

b) İlk yapacağımız işlerden beri ışığın durumu. Çekeceğimiz fotoğraf için doğru ışık var mı? Doğru zamandaki doğru ışığı seçelim.

c) Işık uygunsa konumuzun doğru kadrajını yapalım. (Karemizde ne olsun? Ne olmasın?), doğru yakınlıkta mıyız? Konuya uygun doğru objektif takılı mı?

d) Çekeceğimiz konuya uygun olarak değişkenlerden birini seçelim (diyafram ve ya enstantane) ve pozometremizin kontrolünde karşı değeri de belirleyelim.

e) Objektifimizin telemetresinden yararlanarak netlik ayarımızı yapalım.

f) Makinemizi doğru tutuyor muyuz? (Sağ el işaret parmağı deklanşörde, avuç içi makineyi kavramış durumda. Sol el objektife alttan destekli ve baş parmakla işaret parmağı objektifi idare ediyor).

g) Sarsmadan ve dikkatli bir şekilde deklanşörümüze basarak fotoğrafımızı çekelim.

Görüyorsunuz deklanşöre basmadan önce almamız gereken bir dizi karar. Kafamız karışıyor değil mi? Hele bir de bundan sonra göreceğimiz ve en az bunlar kadar sayabileceğimiz estetik kuralları da eklersek işimizin bir hayli zor olduğunu görürüz. O zaman ne yapalım? Yapacağımız şey bol bol çekim yapıp, melekelerimizi geliştirmek. Tıpkı araba sürmek gibi. İlk kullandığımızda ayrı ayrı dikkat etmemiz gereken bir yığın kuralı düşünmekten vites değiştirmeyi ve direksiyon kullanmayı şaşırmamız gibi, ilk anda şaşırabilir ve daha sonra bunların tam bir alışkanlığa dönüştüğünü ve bir çok şeyi farkında olmadan yaptığımızı görebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUMLARINIZ BİZİM İÇİN ÖNEMLİDİR..TEŞEKKÜR EDERİZ..